Yerel yönetimlere yapılan kayyum atamalarına karşı, vatandaşlar bir araya gelerek tepkilerini dile getirdi. İstanbul'un çeşitli ilçelerinde toplanan göstericiler, Mardin, Batman ve Halfeti belediyelerine atanan kayyum kararını protesto etti. Gösteriye muhalefet partilerinin milletvekilleri ve çok sayıda sivil toplum örgütü katıldı. Toplantıda yapılan konuşmalarda, kayyum rejiminin demokratik seçimlerle belirlenen yerel yönetimleri ortadan kaldırdığı ve halkın iradesine karşı bir darbe niteliğinde olduğu vurgulandı.
Kayyum Kararına Tepkiler
Esenyurt'ta düzenlenen protesto gösterisinde, kayyum atamalarının seçim sonuçlarını hiçe saydığı ve yerel yönetimlerin halkın iradesine uygun çalışmalarını engellediği belirtildi. Göstericiler, kayyum atamalarının yolsuzluk ve rant düzenine hizmet ettiğini, kamu hizmetlerini aksattığını ve halkın temel haklarını kısıtladığını savundu. Toplanan kalabalık, kayyum kararlarının iptal edilmesi ve seçilmiş belediye başkanlarının görevlerine geri dönmesi çağrısında bulundu. Ayrıca, kayyum uygulamalarının benzerlerinin önüne geçilmesi için hukuki mücadele verileceği ve protestoların süreceği belirtildi.
Demokrasi İçin Mücadele
Protestoya katılan DEM Parti milletvekilleri ve diğer siyasi parti temsilcileri, kayyum atamalarının demokrasiyi baltaladığını ve hukukun üstünlüğünü zedelediğini dile getirdi. Toplantıda, kayyum uygulamalarının ülkedeki demokratikleşme süreçlerini olumsuz etkilediği ve siyasi istikrarı tehdit ettiği vurgulandı. Konuşmacılar, kayyum rejiminin kabul edilemez olduğunu ve bu uygulamaya karşı mücadeleye devam edeceklerini belirtti. Göstericiler, kayyum atamalarının sonlandırılması ve yerel yönetimlerde halkın iradesinin ön plana çıkarılması için çeşitli yolları değerlendireceklerini açıkladı. Protesto boyunca siyasi söylemlere de yer verildi.
Halkın İradesine Darbe
Birçok konuşmacı, kayyum atamalarının halkın iradesine açık bir darbe olduğunu ve yerel demokrasinin işleyişini engellediğini vurguladı. Kayyum uygulamalarının, özellikle yerel yönetimlerde şeffaflık ve hesap verebilirliğin azalmasına yol açtığı belirtildi. Ankara ve İstanbul gibi büyükşehir belediyelerindeki soruşturmaların da yerel yönetimlere yönelik baskıların bir parçası olduğuna dikkat çekildi. Halkın yerel yönetimler aracılığıyla kendi kaderini tayin etme hakkının engellendiği vurgulandı ve bu durumun demokratik değerler ile bağdaşmadığı belirtildi. 12 Eylül darbesinin gölgesinde bile bu kadar baskıcı uygulamaların olmadığına değinildi.